Türklerin Kutsal Şehri ; Ötüken


Ötüken Moğol, Orta Asya ve Türk tarihinde kutsal bir şehirdir. Çince kaynaklarda U-te-kien şeklinde geçmekle birlikte Ötügen olarak da ifade edilebilir. Türklerin Tengricilik inancı ve bu inanışa bağlı olarak Toprak Ana'ya verilen isim olarak bilinmektedir. Ötüken'in şimdiki adı hala günümüzde aynıdır.

Ötüken kenti, Türk tarihinde çok önemli yeri olan bir kenttir. İlk Türk devletlerine başkentlik yapması bu kentin en önemli özelliğidir. Geleneksel Türk inanışlarında da bu kentin önemli bir yeri vardır. Geleneksel Türk inanışında Ötüken, dünyanın merkezi olarak kabul ediliyordu. Bütün diğer anlayışlar Ötüken’in Dünyanın merkezi olma anlayışına dayandırılıyordu.Türkler bu kente verdikleri önemden dolayı bu kentin başkaları tarafından ele geçirilmesini uğursuzluk olarak kabul etmişlerdir.

Elimizdeki bilgi ve belgelerin taranmasıyla görülmektedir ki, Türk Tarihi, Asya Hunları yani Büyük Hun İmparatorluğu ile başlamaktadır. Hakkında sağlıklı bilgilere sahip olunan ilk Türk devleti Büyük Hun İmparatorluğudur. Çinlilerin “Hiung-Nu” dedikleri Hunlar, Orhun-Selenga ırmakları ile Türklerin kutlu ülke saydıkları Ötüken civarı merkez olmak üzere devletlerini kurmuşlardı. Hun sözü Türkçede insan, halk anlamına gelmektedir. Hunlarla ilgili ilk bilgiler MÖ 4.Yüzyıla kadar ulaşmaktadır.Bu konuda bulunabilen ilk resmi belge Çin’deki Çu (Chou) hanedanı ile milattan önce 318’de yapılan siyasi anlaşmadır. Bu anlaşmayla birlikte Çinliler üzerindeki Hun baskısı artmış ve Çinliler Kuzeyden gelen Hun baskısını durdurmak amacıyla MÖ 214 yılında ünlü Çin Seddi’ni yapmışlardır.

Hunlara başkentlik yapan ve Türklerce kutsal sayılan Ötüken’in, Oğuz Destanında, Tiyanşan dağları ile Orhun havzası arasında bulunan bölgeye ad olduğu bilinmektedir. Oğuzların egemenliğinde iken Ötüken kenti, önemli kararların alındığı bir merkez idi. Gök Tanrı’ya ve Yer-Sublara kurbanlar burada sunulurdu. Geniş ve gür ağaçların olduğu Ötüken ormanı diğer adıyla Ötüken Yış Göktürkler ve Uygurlarca da kutsal kabul edilmişti. Geleneksel Türk dini içerisinde doğa güçlerine inanma çerçevesinde dağ kültünün yanı sıra orman ve ağaç kültü de önemli bir yer tutmaktadır. Hunlardan sonra Göktürkler ve daha sonra Uygurlarda da Ötüken kutsal bilinmiştir. Etnografik araştırmalar günümüzde Altay kavimlerinde de mukaddes dağ inancının devam ettiğini ve böylece her bir boy ve oymağın kutsal dağının bulunduğunu göstermektedir. Türkler kutsal dağ inanışını göç ettikleri diğer ülkelere ve bu arada Anadolu’ya da taşımışlardır. Anadolu’da bazı dağlar kutsal bilinmektedir. Örneğin Kaz Dağı bunlardan biridir.Bu anlayış çerçevesinde Ötüken ormanına yabancıların girmesiyle Türk devletinin sona ereceğine inanılırdı. 




Büyük Hun İmparatorluğundan sonra, Türklerin ikinci büyük imparatorluğu olan Göktürk Devletine de Ötüken başkentlik yapmıştır. Çin kaynaklarına göre Göktürkler göçebe hayatı yaşamakla birlikte bir çoğunun topraklarının da olduğu bilinmektedir. Bu topraklar tarla olarak kullanılmakta idi. Örneğin kaynaklar; Kapkan kağanın Çin’den üç yüz bin kile tohumluk darı ve üç bin adet de ziraat aleti istediğinden bahsetmektedir. Ticarete de önem verilmekte idi. Bilge Kağan, Ötüken’de oturup ticaret yapmak suretiyle budunun mutlu olacağına inanıyor ve kendi budununun da böyle yapmasını istiyordu.

Ötüken’in başkentlik ettiği Türk devletlerinden birisi olan Göktürkler, tarih sahnesine Altay dağlarının doğu eteklerinde çıkmıştır. Göktürkler, demircilikle uğraşıyor ve başka halkalara da silah satıyorlardı. Göktürk devletinin kurucusu olan Bumin, Juan-Juan’lara karşı ayaklanan Töleslerin isyanını bastırmada büyük yararlılıklar göstermiş ve kendisini Juan-Juan hükümdarı ile eşit bir seviyede görmüştür. Bu yüzden de hükümdarın kızıyla evlenmek istemiş, bu isteği reddedilince Batı Tabgaç devletinden bir prenses ile evlenmiş ve Tabgaçların desteğini alarak Juan-Juan’lara saldırarak ağır bir yenilgiye uğratmıştır. Bu büyük başarının ardından Bumin, İl-Kağan unvanını alarak Birinci Göktürk devletini 552 yılında kurmuş ve Büyük Hun İmparatorluğunun da başkenti olan Ötüken kentini başkent yapmıştır. Bumin’in o yıl ölmesiyle devletin kuruluşunda onunla birlikte önemli görevler üstlenen İstemi Yabgu, Batı’da başka topraklar ele geçirmeye devam etmiş ve Ötüken’de tahta çıkan Bumin’in oğlu Kolo ve onun da erken ölümü üzerine diğer oğlu Mukan zamanında yani 553 ile 572 tarihleri arasında devlet en kudretli konumuna ulaşmıştır.

Göktürk Devletinin ihtişamlı günleri, Tapo Kağan’ın iç ve dış siyasette yaptığı çeşitli yanlışlıklarla sona ermeye başlamıştır. Devletin batısını idare eden güçlü Türk kağanı İstemi’nin 576 yılında ölmesi ile Göktürkler iyice sarsılmıştır. 581 yılında da Işbara’nın Çin üzerine asker göndermesiyle devlet ikiye bölünmüştür. Doğu ve Batı Göktürk devletleri ikiye ayrılmalarının ardından, 630 yılında Doğu Göktürk Devleti, 680 yılında da Batı Göktürk Devleti tarih sahnesinden silinmiştir. Göktürklerin 50 yıllık esaret döneminden sonra Aşina ailesinden gelen Kutlug, beş bin silahlı adam toplamış ve Göktürk veziri Tonyukuk ile beraber Kuzey Çin’e 681 yılında baskın yapmışlardır. Böylece, Gobi çölü ile Orhun ırmağı arasına yerleşmişlerdir. Kendilerine de hedef olarak Türkler için kutsal bölge olan Ötüken’i seçmişlerdir. Baykal gölünün güney-batısında yer alan Ötüken, bu dönemde de çok önemli bir konumda olmuştur. İnekler gölü kıyısında yapılan savaş ile Kutlug komutasındaki Göktürkler 682 yılında Ötüken’e hakim olmuşlardır. Devleti derleyip toplayan anlamına gelen İlteriş unvanını alan Kutlug Kağan, Kuzey’de Köğmen dağlarına, Doğu’da Kerülen ve Onan nehirlerinin yüksek vadilerine, Batı’da Altaylara kadar uzanan alandaki Türk ve diğer boyları hakimiyeti altına almıştır. Böylece İkinci Göktürk Devletini kurmuş ve başkent Ötüken’de yeniden Göktürk bayrağını dalgalandırmıştır. 




Göktürk Devletinin yıkılışından sonra 745 yılında Ötüken,Uygurların hakimiyetine geçmiştir.

Görüldüğü gibi Ötüken, Türklere sadece stratejik açıdan başkentlik yapmamış, onlara manevi açıdan da güç katan bir konumda olmuştur. Türklerin buraya olan bağlılıkları, onlara en zayıf durumlarında bile yeniden toparlanarak devlet kurma imkanı hazırlamıştır.





Ormanlarla kaplı olan Ötüken dağı, bozkırda yaşamakta olan Türk ordularının mühimmat ve birçok gereksiniminin karşılandığı bir merkezi üst konumdu. Hunların ardından Göktürkler sonrasında ise Uygurlar için kutsal sayılmaktaydı. Türklerin Ötüken'e olan bağlılıkları onların en güçsüz ve savunmasız olduğu zamanlarda bile yeniden toparlanmalarını ve devlet kurmalarını sağlamış ve burada birçok kez devletlerin bayrakları dalgalanmıştır.

ÖTÜKEN'İN TÜRKLER İÇİN ÖNEMİ NEDİR?

Ötüken, stratejik ve iktisadi bir yer olması bakımından ilk olarak Hun Devleti'nin başkentliğini yapmış bir yerdir. Ardından birinci ve ikinci Göktürk İmparatorluğuna ve Uygur devletine başkentlik yapmıştır. Bu devletler için tehlike oluşturması nedeniyle Çin adına engelin oluştuğu bir konumdur. Bu stratejik önemi sebebiyle Ötüken tarihte önemli bir yer konumundadır.

Özellikle Oğuzların egemenliğini sürdürdüğü dönemde önemli kararların alındığı bir merkez olarak görülüyordu. Yer sublar ve Gök tanrı için kesilen kurbanlar burada sunulmakta ve Türk ordularının gereksinimlerinin bir mühimmat noktasıydı. Gür ve geniş ağaçlarla kaplı Ötüken ormanı ya da diğer ifade ile Ötüken Yış; Göktürkler, hunlar ve Uygurlar tarafından kutsal kabul sayılmıştır.

Göktürk kitabelerine konu olan Ötüken Yış Budum yani kutsal Ötüken Ormanının Milleti olarak ifade edilmektedir. Türklerin ilk başkenti olarak önem arz eden şehir cihanın bir merkezi olarak görülüyordu. Bir cihan devleti olma amacı taşıyan Türk devletlerinin merkezinin de dünyanın merkezi olması bu nedenle önem taşımaktaydı. Kısacası Orta Asya'yı hakimiyeti altına almış devlet Ötüken'i başkent seçmek zorunluluğu taşıyordu. Çünkü Ötüken dünyanın tanrıya, Tanrının da dünyaya en yakın olduğu bir yerdi.

Tüm bunların yanında ötüken Türkler için askeri bir üsttü.Mühümmatlar ve erzaklar buranın ormanlarında ve dağlarında depolanırdı.Ayrıca Ötüken bölgesi Çinle olan bağlar bakımından çok önemli bir bölgeydi.Çünkü burası Çinden gelecek tehlikelere karşıda ilk engelin oluştuğu yer durumundaydı. Ötüken, bozkır orduları için bir merkezi üs idi. Burası ayrıca ordular için gereksinimlerinin karşılandığı bir mühimmat odağıydı.

Öte yandan Türklere stratejik ve manevi açıdan başkentlik yapan Ötüken, durum ne olursa olsun onlara manevi güç aşılamış ve tekrardan birlik ve beraberlik içinde devletler kurmaları bakımından adım atmalarına imkan vermiştir.


Orhun nehrinin kaynaklarını aldığı dağ ve ormanlar, bütün Orta Asya halklarınca, kutlu idiler. Orhun nehri, kaynaklarını, güney-batıdaki dağlardan, alırdı. Bir süre doğuya doğru akan nehir, büyük bir ovanın etrafını çevirerek, kuzeye döner ve aynı yönde, Baykal gölüne kadar uzanırdı.

İşte, daha başlangıçta nehrin etrafını çevirdiği bu ova, Orta Asya’nın hemen hemen bütün büyük imparatorluklarına başkentlik, etmiştir. Türkler, Orhun nehrinin kaynaklarını aldığı dağ ve ormanlara, “Kutlu Ötüken Ormanı“, nehrin çevirdiği ovaya da “Ötüken yeri“, demişlerdi. Kutlu Ötüken ormanlarından çıkan, daha birçok ırmaklar ve çaylar, ovayı yararak doğuya doğru akıyorlar ve  Orhun  nehrine kavuşarak dökülüyorlardı.

Cengiz Han çağında, bu bölgeye “Kara-Korum” adı verilirdi. Bu çağın tarihçilerine göre, Kara-Korum ovasında otuz çay bulunurmuş. Bu çayların kıyılarında yaşayan insanlardan da, Otuz boy meydana gelmiş. Fakat bir gerçek varsa, her yeni imparatorluk kuruldukça, bu bölgenin soylularının da, değişmiş olduğu idi.

Bütün imparatorlukların başkenti, aynı yerde: Hunlar’ın başkenti “Ejderler şehri“; Göktürkler’in Ötüken’i; Uygurlar’ın, “Ordu-Balıg” ve Avar başkenti; Cengiz imparatorluğunun “Kara-Korum” adlı başkentleri hep bu havza içinde idiler. Bu bölgeyi tutup, kağanlık otağını oraya dikemeyen bir kavim, Orta Asya üzerinde, egemen olma hakkını, elde edemezdi. Göktürk devleti, daha batıda kurulmuştu. Buna rağmen başkentini, hemen buraya taşımağı ihmal edemezdi. Uygurlar’ın ve Cengiz devletinin başkentleri, daha önceleri kuzeyde idiler. Bu devletler kurulunca da, “Hanlık Otağları” hemen bu bölgeye taşınmıştı.

Ötüken bölgesinin, kutlu bir yer sayılmasının, elbette ki Orta Asya inanç ve mitolojisine dayanan, dayanan birçok sebepleri vardı.   Sibirya ve Çin mitolojisine göre, “yerin, gökle birleştiği“, bazı kutlu bölgeler ve dağlar vardı. Bu sebeple de böyle bölgelerdeki yerler, ormanlar ve dağlar kutlu idiler. Eski Türkler ormana, “ış” derlerdi. Bugünkü Türkçemiz’deki “yaş” ve “yeşil” gibi sözlerimiz de, kök ve anlamlarını bu sözden alırlar. Göktürkler’de “Ötüken yış“, yani   “Ötüken  ormanı”   büyük bir önem taşırdı. Orası, “ıduk” yani kutsal bir yer idi. Bu böl-geye Türkler genel olarak,  “Ötüken yir” yani “Ötüken yeri” derlerdi.



Ötüken Türk, Moğol ve Orta Asya tarihlerinde kutsal başkenttir. Ötügen olarak da söylenir. Ötügen (Ötüken) Türklerin yeryüzünde ilk var olduğu ve oradan Dünya’ya dağıldığı yerin adı olarak da kabul edilmektedir.Orhun Nehri kaynaklarını bu bölgeden alır ve Göktürk Devleti’nin de başkenti yine bu yörede kurulmuştur.İnanca göre bütün büyük devletlerin başkenti burada kurulmalı idi. Gerçekten de pek çok Türk ve Moğol Devleti biraz genişledikten sonra başkentlerini bu bölgeye taşımışlardır. Ötüken dağının Nama (Namı veya Namu) adında bir koruyucu ruhu vardı.

Ötüken eski Türklerin (Göktürk vb.) geleneksel inancı Tengricilikte Toprak Ana'ya verilen isimlerden biridir. Moğollarda Etugen, Itügen ya da Odigan gibi şekillerine de rastlanır. Ötüken-Kültü, Tengri-Kültü ile birlikte özellikle Göktürk Kağanlığı sırasında büyük önem kazanmıştır.

Köktürkler, Uygurlar ve Kırgızların merkezleri, uzun süre, kutsal kabul edilen, Ötüken ormanı olmuştur. Ötüken Ormanı'nın merkez olmasını ve buraya adeta kutsallığın verilmesi, Orhun Yazıtlarında da göze çarpmaktadır. Ötüken ormanı, adeta; dışarıdaki kötülüklere karşı, sığınılacak güvenli bir ev olarak tasvir edilir.


Ötüken eski Türk devletlerinin vazgeçilmez başkentiydi.Özellikle Ötükende bulunan ormanlar o dönemki dini inanç sistemine göre son derece kutsaldı.Hatta Ötüken inanca göre Dünyanın tam olarak merkezindeydi aynı zamanda Tanrı'nın dünya'ya insanınsa Tanrıya en yakın olduğu yer kabul edilirdi.Ötükende bulunan orman ise o dönemki Türkler adına bir terapi alanı sayılırdı.Kötü ruhların ve düşmanların oraya giremeyeceği düşünülürdü.İnanca göre bu ormanda ağaçlar yeşeriyorsa ve iyi meyveler veriyorsa toprak ana devletten memnundu.Eğer ağaçlar kuruyorsa ve yeterince meyve vermiyorsa ise toprak ana yönetimden rahatsız oluyordu.Bu inanç dolayısıyla Türkler iyi meyve veren ve iyi yeşeren ağaçlara kurbanlar veriyordu.İşte Ötüken ormanı Eski Türkler için bu kadar önemliydi.

Eğer buraya yabancılar girerse Türk devletinin yıkılacağına inanılırdı.Bunun yanında Tamır ırmağı Orhun Irmağı gibi su yataklarıda son derece kutsal sayılmıştır.Bir ziyaretgah durumda olan Tamır suyunda Tanrıya kurbanlar sunulmuştur.Ayrıca Ötüken dağları yerin gökle birleştiği bölge sayılmıştır.Bu yüzden eski Türkler yuğ denilen cenaze törenlerini genel olarak Ötüken dağlarında yapmıştır.Bunun yanında Kağanların çadırı kapısı doğuya bakacak şekilde Ötüken dağlarına kurulurdu anlamı ilin koruyucu ruhu olan bu dinin dağı Hunlar içinden en önemli olanıdır çünkü buraya Tanrı makamı yakıştırması yapılmıştır.

Buranın önemini şu örnekle anlayabiliriz Türk mitolojisinde Tanrı nama adında birine büyük bir tahta sandık yapmasını emretti.Nama bunun içine her hayvandan bir çift ve bir takım insan aldı.Sonrasında Dünya'da büyük bir tufan gerçekleşti gök yedi gün gürledi yedi gün zelzele oldu yedi gün volkanlar patladı devamında fırtınalar,karlar,seller bu şekilde Dünya en başa sarmıştı.Ve yeni hayat Namanın önderliğinde başlamıştı.Eski Türkler Ötüken kentini Namanın ruhunun özel olarak koruduğuna inanırdı.

Eski töreye göre büyük bir Türk devleti kurulacaksa başkenti Tanrı gibi kutsal gördükleri Ötüken olmalıydı.Çünkü kutsal merkezin korunması devletlerin ilk vazifesiydi.Ötüken bölgesinde hakim olamayan ve başkentini burada kuramayan bir devlet büyük bir imparatorluk sayılmazdı.Burayı korumak ve güzelleştirmek adeta Türklerin bir göreviydi.Hatta Türkler ibadetlerinden sonra buralara kayın ağaçları dikerler ve kutlu ormanlar meydana getirirlerdi.Hatta bazı Altay inançlarında buranın otlarını yolmak büyük bir günah sayılırdı.Çünkü onlara göre doğa otları yolunurken tıpkı saçları yada sakalı yolunan bir insan gibi acı çekerdi.
Göktürk Kağanı Bilge Kağan o dönem yaşanan olumsuzlukların nedenini Ötükeni terk etmek olarak görmüştür.Ayrıca Göktürk kitabelerinde burası için şöyle demiştir;Türk milleti Ötüken Ormanı'nda yabancılar yok.Ötüken'den daha iyi yerde yok.İl tutulacak yer burasıdır.Ötüken Ormanı'nda kalırsan ebedi il tutarak oturacaksın.Karnın tok olacak.

Eski inanca göre, Toprak Ana'nın keyfi ağaçların durumundan belli olur. Eğer ağaçlar sağlıklı ve güçlü yetişiyor ve bol meyve veriyorlarsa, Toprak Ana'nın insanlardan memnun olduğuna inanılır. Toprak Ana'ya edilen bir dua, güçlü ve büyük bir ağaca doğru yöneltilir.


Natıkay

Natıkay veya Natıgay - Türk ve Moğol mitolojisinde Toprak Tanrısı. Ötüken'in eşi olarak görülür. Çocukları, hayvanları ve bitkileri korur. Marko Polo’nun Seyahatnamesinde adı geçer. Moğollar tarafından saygı gösterilen bir Tanrı olduğundan bahsedilir. Onun için keçeden ve kumaştan bir saygı alanı yapılırdı. Erkekler sağ, kadınlar sol ve çocuklar önüne dizilirdi.

Göktürk yazıtlarında Türk milletinden bahsederken Ötüken yış budun kullanılmıştır.Yani kutsal ötüken ormanı milleti denmiştir. 
Hunların başkenti ejderler şehri,Göktürklerin Ötükeni,Uygurlar ve Avarların başkenti,Cengizhanın Karakurumu.Bunlar aynı zamanda Ötükenide kapsıyordu.
Ötüken adının hakkında bir çok fikir öne atılsada en kabul göreni şudur;Ötü eski Türkçede dua veya talep demektir.Ken ise Doğu Türklerinde şehir anlamına gelmektedir.İkisi birleştiğindeyse dua edilen şehir anlamı çıkmaktadır.

Burayı neden terk ettik?

Bu anında gelişen bir göç değildi ve yavaş yavaş gelişti.Ayrıca bir tek nedeni değil bir çok nedeni bulunmakta.

Ötüken değişen iklim şartlarıyla son derece zorlu bir tabiattı.İklim değişiklikleri toprakları verimsizleştiriyordu.Hayvanlar otlanacak bölge bulmakta zorlanıyordu.Ve bu da kıtlığa yol açıyordu.

Hava şartlarıysa kimi zamanlarda inanılmaz çetin bir hale dönüşüyordu.Kimi zaman hayvanlar ve halk arasında yayılan salgın hastalıklar cabasıydı.

Aynı zamanda bölgede Çin ve Moğol gibi güçlerin kuvvetlenmesi Türkleri geriye itmişti.
Hakimiyet kurma konusunda zorluk yaşayan Türkler çareyi burayı terk etmekte buldu.Çünkü bu şartlarda kalıcı ve çok büyük bir medeniyet kurmak imkansıza yakındı.

Bu yüzden Türkler uzun vadede dünyanın çeşitli yerlerine yayılarak kutsal bildiği Ötükeni terk etti.Sosyolojik açıdan bakıldığında günümüzde orda yaşayan Türklerin geri kalmış olduğunu kabul etmemiz gerek.


Eski Kayıtlar

Bilge Kağan Yazıtı
Bilge Kağan, Orhun Yazıtları'nda Ötüken Dağı'nın 'Türk memleketinin yüreği' olarak önemini dile getirmiştir.[kaynak belirtilmeli]Hatta yazıtlarda, Çinlilerin oyunlarına karşı koyup direnebilmek için "Ötüken Ormanı'nından ayrılmayın." öğüdü verilmiştir. Ötüken şu an Rusya ve Moğolistan arasında bir yerde, yani Orhun Nehri'nin kaynaklarına yakındır.

Divânu Lügati't-Türk
Kaşgarlı Mahmud, Divânu Lügati't-Türk'te; "اتوكان Ötüken" "Tataristan çöllerinde bir yer adı. Uygur iline yakındır."[12] şeklinde tanımlanmıştır. Ayrıca Kaşgarlı, çizdiği haritada, Basmıl bozkırlarının altında, "Feyafi-yi Tatar" (فإيافي تتار) Tatar bozkırlarını İli Nehri'nin sol tarafında (batısında) göstermiştir.


Peki Ötükene benim kişisel olarak bakışım ne şekilde?Ötükeni nasıl görüyorum?

Ötükeni Türklerin birleştiği bir merkez bir başkent olarak görüyorum.Nasıl El Darado diye bir altın şehir efsanesi varsa ve daha böyle bir çok kayıp şehir efsanesi varsa bende Ötüken'i Türkler için işte böyle görüyorum.Günümüzde Türklerin hayallerindeki,ülkülerindeki bir şehir.Ötüken.

Eski Türklerde Ötüken bölgesinde bir şehir var mıydı yok muydu tam olarak bilemiyorum.Ne büyüklükteydi onuda bilemiyorum.Belkide binlerce hatta on binlerce çadırın bulunduğu bir yerdi ne de olsa konar göçer bir millettik.Belkide Ötüken olarak bilinen bölgede muazzam bir yerleşim yeri vardı.Geniş bir yerleşim yeri.İnsanlar vakitlerini geçiriyorlar,sosyalleşiyorlar,günlük işlerini yapıyorlardı.

Ne aşklar yaşanmıştır Ötükende.Ne kavgalar edilmiştir kim bilir.Belki eğlenceli zamanlar geçirmişlerdir.Ne güzel kızlar gelmiş geçmiştir ne güçlü yiğit erkekler adını duyurmuştur Ötükende.Ötükeni Türklerin kutsal bir bölgesi hatta kutsal bir şehri olarak görüyorum.Bir çok büyük Türk devletine başkentlik yapan Ötüken şu anda sadece bir bölge.Yerleşimin tam olarak nerede olduğuda bilinmiyor.Moğolistanda bir yerde.Gönül isterdiki Ötüken Türk toprakları içerisinde olsun ama Moğolistan sınırları içerisinde yer alıyor.

Acaba eğer Ötüken Türk toprakları içerisinde olsaydı orayı milli doğal bir park mı ilan ederdik yoksa modern Ötüken şehrini mi kurardık?Hangisi daha iyi olurdu?Çünkü Kutsal Ötüken şehrini kurmak gerçekten güzel bir ülkü belkide Türklerin en modern en güzel şehri olacak ama Ötüken'in doğasınıda bozacağı kesin.Ya da şöyle de olabilir;Ötüken'in güzel doğası korunarak bölgenin en kurak yerine şehir kurulabilir.Böylece doğasınıda bozmamış oluruz.

Her ne olursa olsun Ötüken'i bütün Türklerin birleştiği cennet bir bölge olarak düşünüyorum.Adaletin tam olarak işlediği,insanların mutlu olduğu,refah ve zenginlik içinde yaşanan insanların sosyal hayatının mükemmel olduğu sevdikleriyle birlik içinde yaşadıkları bir şehir olarak düşlüyorum.
.
.
.
.
.

Kaynakça:

https://www.wikiwand.com/tr/%C3%96t%C3%BCken#:~:text=%C3%96t%C3%BCken%20T%C3%BCrk%2C%20Mo%C4%9Fol%20ve%20Orta,%C3%96t%C3%BCgen%20olarak%20da%20s%C3%B6ylenir.&text=%C3%96t%C3%BCgen%20(%C3%96t%C3%BCken)%20T%C3%BCrklerin%20yery%C3%BCz%C3%BCnde%20ilk,ba%C5%9Fkenti%20yine%20bu%20y%C3%B6rede%20kurulmu%C5%9Ftur. ,23.6.2021

http://www.genelturktarihi.net/turk-kentleri-otuken ,23.6.2021

https://www.sabah.com.tr/egitim/2021/03/25/otuken-nerede-su-an-hangi-ulkede-otukenin-turkler-icin-onemi-nedir-e1  ,23.6.2021

Bilgi Otağı https://www.youtube.com/watch?v=MJ3rP5Kc0Lg&ab_channel=BilgiOta%C4%9F%C4%B1  ,23.6.2021

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

16 Büyük Türk Devletinin Bayraklarının Anlamı

Asyanın İncisi Bir Zamanların Bilim Şehri ; Semerkand